Okul / Bölüm: Brüksel Kent Üniversitesi AB Dış İlişkileri (BSIS)
Çalıştığı Kurum ve Görev: Hazine ve Maliye Bakanlığı Borçlanma Genel Müdürlüğü İstanbul Ofisi Yatırımcı İlişkileri Dairesi, Yatırımcı İlişkileri Dairesi Başkan Vekili
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Bugüne gelene kadar kariyeriniz nasıl şekillendi?
1984 Ankara doğumluyum. 2002 yılında girdiğim ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden 2006 yılında mezun oldum. ODTÜ benim hayatımın tam anlamıyla bir dönüm noktası olmuştur. Uluslararası bilinirliği olan bir araştırma üniversitesinde öğrenim görmek, müzikal faaliyetler başta olmak üzere ilgi alanlarıma uygun öğrenci topluluklarında görev almak, birçok farklı kültürden insanla sosyalleşmek ve kampüs yaşamının olanaklarından faydalanabilmek benim için, hayatımda şu an dahi muazzam etkiler gösteren eşsiz bir deneyimdi.
ODTÜ’deki eğitimim esnasında özel bir şirkette staj yapma imkânım oldu; mezun olduktan sonra ise uluslararası bir staj programı ile kısa süreliğine yurt dışında bulundum. Türkiye’ye dönüşümün ardından, lisans son sınıfta aldığım AB ve AB hukuku derslerine olan ilgimin iyice arttığını fark edip bu alanda bir iş arayışına yöneldim ve 2007 yılında (o dönemki adıyla) Maliye Bakanlığı AB ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığında iş yaşamına resmen adım attım. AB Uzmanı olarak çalıştığım 11 sene boyunca temel sorumluluğum, Bakanlığımızın dış ilişkilerinin farklı platformlarda yürütülmesini sağlamak oldu.
Hayatımın bir diğer dönüm noktası, 2015 yılında Ulusal Uzman olarak 5 aylığına Avrupa Komisyonu’nda görevlendirilmem oldu. Yıllar boyu AB meselelerinin içerisinde ve uluslararası kanadı olan bir ortamda çalışıyor olmak, Komisyon’daki görevime ve Belçika’daki yaşama çok hızlı bir şekilde adapte olmamı sağladı. Burada, Latin Amerika ve Karayip ülkelerine yönelik kalkınma yardımları ve iş birliği mekanizmaları için tasarlanan AB bölgesel programının yürütülmesinden sorumluydum. Belçika’ya yeniden gelme ve bu defa AB’yi hiç tanımadığım unsurlarıyla tanıma isteğim de bu dönemde filizlendi.
Komisyon’daki görevimi tamamlayarak Türkiye’ye döndüğümde, dış ilişkiler konusundaki sorumluluklarıma devam ederken Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerin yanı sıra AB’nin farklı bölgelerdeki varlığına ve uluslararası kuruluşlar ile olan ilişkilerine de ilgi duymaya başladığımda, bu konuları yeni bir mesleki tecrübeden önce akademik ortamda öğrenmemin daha uygun olacağına karar vererek Jean Monnet Burs Programı’na başvurdum. Bu başvuru ve eğitim de hayatımın bir diğer dönüm noktası oldu.
Yüksek lisans eğitimimi tamamladıktan sonra Bakanlığımızın İstanbul ofisinde çalışmaya başladım. Bu defa uluslararası yatırımcılarla ilişkilerin yönetimi fonksiyonuna kanalize olarak dış ilişkiler yönetiminde farklı bir boyutu tanıma imkanına eriştim. Kredi derecelendirme kuruluşları, yabancı bankalar, portföy yönetim şirketleri ve bireysel yabancı yatırımcıların ağırlıkta olduğu finans dünyasıyla da bu sayede tanışmış oldum. Bu tanışma, bana uzmanlıktan yöneticiliğe doğru giden bir yolun da kapılarını aralamış oldu. Halihazırda bu görevime İstanbul’da devam etmekteyim.
Jean Monnet Burs Programı ile gittiğiniz üniversite ve çalışma yaptığınız konu hakkında bilgi verir misiniz?
Jean Monnet Burs Programı ile Belçika’nın Brüksel kentinde University of Kent Brussels School of International Studies (BSIS) kurumunda “AB’nin Dış İlişkileri (EU External Relations)” alanında yüksek lisans yaptım. Bu programı diğer AB çalışmaları programlarından ayıran en büyük özellik, AB’nin iç dinamiklerinin ötesine geçerek küresel bir aktör olarak Birlik dışındaki varlığını birçok farklı alan üzerinden ele almasıydı. Yani, benim mesleki geçmişim ile bire bir bütünleşecek bir program idi. Bu programın AB gündemini her daim hissedebileceğimiz bir kentte olması da tercihimde büyük rol oynadı. Yüksek lisans eğitimimin bir diğer artısı da beni hem AB hem de uluslararası kuruluşlar gündeminde önem taşıyan birçok ilke, kavram ve olgu ile tanıştırmasıydı. İhtiyatlılık ilkesi (precautionary principle) ve normların yayılması (norm diffusion) bunlardan birkaçıydı. Bu nedenle yüksek lisans tezimde, AB’nin ihtiyatlılık ilkesini dış arenada bir norm olarak yaymak için hangi araçları kullandığı konusunda derinleşmeyi amaçladım.
İhtiyatlılık ilkesi, uluslararası arenada çevrenin ve insan sağlığının korunması başta olmak üzere sürdürülebilir kalkınmadan uluslararası ticarete uzanan birçok farklı politika alanında yer edinen bir kavram. Ancak, ilkenin net bir tanımı veya ülkeler tarafından izlenen tekdüze bir uygulaması bulunmamakta. AB tarafından genellikle çevrenin korunması alanında bir risk yönetimi aracı olarak benimsenmiş olsa da ihtiyatlılık ilkesi, hayvan, bitki ve insan sağlığı ile tüketicinin korunması gibi başka politika alanlarına doğru evriliyor. İhtiyatlılık ilkesi aynı zamanda, AB’nin küresel çevre konularındaki lider konumu, antlaşma müzakere etmesine imkân veren tüzel kişiliği ve uluslararası kuruluşlara üye/gözlemci olma kapasitesi sayesinde AB sınırları dışına da çıkıyor. Bu doğrultuda tezimde, ihtiyatlılık ilkesinin tüketicinin ve sağlığın korunması bağlamında AB tarafından üçüncü ülkelerle olan ikili ilişkilerde ve uluslararası kuruluşlar seviyesinde bir norm olarak nasıl yayıldığını inceledim. Çalışmam, kimyasallar, gıda ürünleri ve genetiği değiştirilmiş organizmalar söz konusu olduğunda ve çevre meselelerinin tüketici, sağlık ve ticaret konuları ile bir araya geldiği noktada AB’nin “yeşil normatif gücünün” ihtiyatlılık ilkesi bağlamında farklı süreçler doğurduğunu öne sürüyordu.
Yüksek lisans tezimin İngiliz eğitim sistemi gibi kısa sürede çok fazla beklentiyle ilerleyen zorlayıcı bir sistemde “Distinction” kategorisine layık görülmesi, tüm burs ve eğitim sürecimin en büyük kazanımlarından biri oldu benim için. Okulumuzun web sayfasında “mezunlar bölümünde” ufak bir röportajıma yer verilmesi beni çok mutlu etti ve Türkiye’den bir kamu çalışanı ve Jean Monnet Bursiyeri olarak orada yer almak gurur vericiydi.
Jean Monnet Burs Programı sayesinde tamamladığınız eğitimin Avrupa Birliği’ne bakışınıza etkileri nelerdir?
Yüksek lisans eğitimime kadar, hem mesleki alanda hem de kişisel okumalarımda, AB’nin iç dinamiklerini, AB kurumları arasındaki dengeleri ve karar alma mekanizmalarını, ülkelerin çıkar çatışmalarının yönetimini, AB’nin bir tüzel kişilik olarak Birlik içerisindeki münhasır sorumluluk alanlarını ve yaptırım gücünü daha fazla ön planda tutuyordum. Bu program sayesinde AB’nin dünyanın tüm bölgelerinde ve uluslararası kuruluşlarda farklı biçim ve enstrümanlarla var olduğunu gördüğümde, bu denge mekanizmalarının ve küresel aktörlük statüsünün düşündüğümden çok daha derin, tartışmalı ve karmaşık olduğunu fark ettim. Bu bağlamda, dinamizmi her daim artan AB’ye dair edindiğimiz öğretilere sürekli olarak geri dönüp gelişmeleri bu gerçeklik etrafında takip etmemiz gerektiğini ve AB’nin karmaşık işleyişini anlamaya ancak bu şekilde bir adım daha yaklaşabileceğimizi fark ettim. Bu eğitim sayesinde ayrıca, AB’nin işleyişine ilişkin olarak ortaya atılan teorilerin ne kadar büyük dikkatle incelenmesi ve özümsenmesi gerektiğini de daha iyi anladım. Bu anlamda Belçika’nın kendisi de AB’deki kültür ve çıkar çeşitliliğinin birebir yansıması. AB’yi ve Belçika’yı eş zamanlı anlamaya çalışmak her anlamda eğitici bir süreçti.
Jean Monnet bursiyer adaylarına neler tavsiye etmek istersiniz?
Jean Monnet Bursiyeri olmak bizler için hayatta bir üst seviye ve ayrıcalık teşkil ediyor bence. Yurt dışında eğitim kararı alırken birçok şeyden feragat edebiliyoruz ya da feragat etmemek için çok fazla unsuru aynı anda yönetmeye çalışarak yorucu bir sürece adım atabiliyoruz. Ancak eğitimi başarıyla tamamladığımız zamanki tatmin tüm bu süreci her zaman gururla hatırlamamızı sağlıyor. Yani zorlukların arkasında çok güzel bir yol var. Bu yolda korkmadan ve imkânlar ölçüsünde kararlılıkla ilerlemeyi; şartlar istediğimiz gibi gelişmese de bunlara kendimizi adapte etmek için istekli olmayı tavsiye ederim ben öncelikle.
Yurt dışında eğitimle birlikte yepyeni kültürlere de yelken açıyoruz. Bu kültürleri önyargılarımızdan arındırarak tanımaya çalışmak, kendi kültürümüzün zaman içerisinde göz ardı ettiğimiz güzelliklerini hatırlamak, kendimizi yalnız hissetmemek için bulunduğumuz ülkenin ve eğitim kurumunun tüm olanaklarından faydalanarak ortama entegre olmak için çabalamak da aynı şekilde önemli. Dil öğrenmek, gönüllülük faaliyetlerinde yer almak, öğrenci gruplarına katılmak, sosyal ve kültürel hayatı yakından takip etmek bunlara örnek.
Ayrıca, Türkiye’ye dönüşün ardından benzer yollardan geçmiş veya geçmeyi düşünen kişilerle irtibatta olmayı, bu alandaki oluşumların çalışmalarını takip etmeyi ve etkinliklerde aktif yer almayı da önemli görüyorum. Bu bağlamda Jean Monnet ekibi ile irtibatı koparmadan programın ülkeye dönüşte sunduğu imkânlardan mümkün olduğunca yararlanılmasını da tavsiye ederim. Bu vesileyle, yolculuğuma imkân veren herkese de minnet ve şükranlarımı sunarım.